Irak,Suriye,Yemen,Afganistan ve Libya gibi iç savaşların ortaya koyduğu “ziftli medeniyet” karanlığının necat şafağını bekleyişte, çatışma arasında rehin kalan beyaz gelinliğinin ışıltısı ile kapkara renge dönüşmüş yazgısı savaş çarkın dişlileri arasında sıkışıp kalmış , acı ile feryadı yüreğinde mezceden bir annelerin dramları yürekleri burkmaktadır.
Bülent Ecevit; “Libya’da okullar konusunda bir engel varsa kolaylıkla aşılabilir diye düşünüyorum. Benim akrabalarım var Libya’da.II.Abdülhamid dönemi generalleri öncülüğünde gidip yerleşmişler oraya. Dolayısıyla Libya’da kolaylıkla engel aşılabilir. Kaddafi’nin bu meseleyi çözeceğini düşünüyorum.”
1934-1944 yılları arasında Türkiye’de Papa’nın Temsilcisi (ApostolicDelegate) olarak görev yapan Kardinal Angelo GiuseppeRoncalli, 1958 yılında St. John XXIII unvanıyla Papalık makamına atandıktan sonra, ilk dinler arası diyalog çalışmalarını başlattı. 1962 yılında topladığı II Vatikan Konsili, 1963’teki kendi ölümünden sonra, 1965’te “NostraAetate” bildirisini yayınladı.
Pax-Ottomania(Osmanlı Barışı) düzleminde etnik heterojenliğin ortaya çıkardığı çoklu kültürel zenginliğin bakiyesi üzerine küçülmüş sınırlarıyla kurulan Cumhuriyet Türkiye'sinde, ulus devlet anlayışına rağmen, aynı geleneğin "rızaya dayalı birliktelik" anlayışıyla devam ettirilmesi çok manidar ve kayda değer bir tablo ortaya koymaktadır.
Türkiye’de hâlâ örtülü olarak devam etmekte olan 28 Şubat anlayışının ortaya koymaya çalıştığı gerçekler, bir bir örtbas edilerek ve en önemlisi gerisinde çeşitli spekülasyonlar bırakılarak, iç toplumsal sorunların tavan yaptığı ve tüm dikkatlerin bu yöne çevrildiği bir anda, tarihin karanlık sayfalarına terk edilmeye çalışılması müphem soru işaretlerini beraberinde getirmiştir.
Yahudi asıllı ünlü Siyonist Avukat Prof.Dr. Raphael Lemkin’in sözde Asuri ve Ermeni Soykırımı’ndan yola çıkarak 1944 yılında ülkemizi suçlayarak ilk kez dile getirdiği soykırım(genocide) ifadesini; ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Konvansiyonu’nu hazırlayarak tamamlamasından sonra, ne yazık ki her yıl ABD başkanları tarafından Ermeni Diasporası nezdinde Türkiye’ye karşı siyasi bir koz olarak kullanılmaya çalışılmaktadır.
Nitekim Demokrat Parti başkan adaylarından ve ABD eski Başkanı Barack Obama’nın yardımcısı olarak ta görev yapan Joe Biden, dün yaptığı açıklamada; “ABD başkanlığına seçildiğim takdirde 1915 Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıyacağımı taahhüt ediyorum” ifadesi son derece talihsiz bir açıklama olup, dışişleri bakanlığının bu konuyla ilgili sessiz kalmayıp bir açıklama yapması zarureti ortaya çıkmaktadır.
Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın rahmeti rahmana kavuşmasından bir süre sonra yeni yol haritasının belirlenmesi amacıyla konutta yapılan Milli Görüş istişare toplantısı için bizler de davete icabet etmiştik.
Fatih başkanımızın toplantıya gelmesini beklerken, geçmişte Erbakan Hocamızın çalışma ofisinde geçirdiğimiz nice önemli anılar birer film şeridi gibi yeniden zihinlerimizde canlanırken, ortaya çıkan manevi duygu iklimi adeta geçmişi yeniden gözler önüne seriyordu. O toplantıdaki yoğun manevi atmosfer ,kalplerimizde farklı duygu ve heyecan seli oluşturmuştu.
Birleşmiş Milletler’in girişimleri üzerine Fas’ın Suheyrat kentinde düzenlenen toplantı sonunda Libyalı taraflarca üzerinde mutabakata varılan 17 Aralık 2015 tarihli Libya Siyasi Anlaşması ile; Akile Salih başkanlığındaki Tobruk merkezli yasama organı olarak Temsilciler Meclisi ve danışma kurumu olarak ta Libya Devlet Yüksek Konseyi oluşturuldu.
Genel Başkan Yardımcımız Doğan Bekin, Dağlık Karabağ'ın kalbi konumundaki Şuşa şehrinin işgalden kurtarılmasıyla Ermeni işgal güçlerinin bir kopuş sürecine gireceğini ve bu zaferin işgal...
Macron, bir yandan Charlie Hebdo tarafından yayınlanan karikatürler konusunda İslam dünyasında yanlış anlaşıldığını ifade ederken, diğer yandan söz konusu karikatürleri mütecaviz bir tutumla ısrarla...
KKTC’de yapılan ve Sayın Ersin Tatar’ın kazandığı cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi, şüphesiz ki Doğu Akdeniz’de yaşanan son konjonktürel gelişmeler ışığında KKTC’nin geleceğini derinden etkileyecek öneme haizdir.
KKTC'nin Gazimağusa şehrine bitişik Doğu Akdeniz’in ünlü turizm beldesi sayılan ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ‘Hayalet Şehir' olarak adlandırılmaya başlanan Maraş, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar uyarınca hem yerleşime hem de iskâna kapatılmıştı.
13 Ağustos 1974 tarihinde nihayete eren İkinci Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kurtarılmış olmasına rağmen ne yazık ki, hala iskâna kapatılmış durumdadır. Oysaki Maraş bölgesinin Osmanlı vakıf mülkü olduğu belgelerle sabittir.