Yeniden Refah Partisi Genel Başkanımız Sayın Fatih Erbakan’ın Haber Global kanalında yayınlanan ‘Jülide Ateş’le 40’ programında Fransız yazar ve feminist Simone de Beauvoir’i dil sürçmesi sonucu ‘biseksüel bir adam’ şeklinde ifade etmesini sözde bazı köşe yazarların 40 soruya verdiği akıllı ve basiretli cevapları görmezden gelerek, salt dil sürçmesini adeta mal bulmuş bir Mağribi yaklaşımıyla gündeme taşımaya çalışmaları dikkatlerden kaçmamıştır.
Özellikle Yılmaz Özdil’in köşe yazısında, haddi aşan bir üslupla yakışıksız ve düzeysiz ifadelerle saldırgan bir tutum sergilemesi aslında içinde bulunduğu açmazın bir göstergesi niteliğindedir.
Bu arada Galatasaray kültüründen yetişme olan Fatih Altaylı’nın ‘Küçük bir şey için Erbakan’ı üzmeyelim’ yaklaşımlı yazısı ise onun Fransız ekollü yetişme tarzının gelenek ve göreneğimiz açısından üzerinde durulması bile önem arz etmeyen ‘birkaç yüz gramlık’ eksikliğinin yansıması olduğunu ifade etmek isteriz.
Aslında sürç-ü lisan, özellikle siyaset, yazılı ve görsel medyada sıkça karşılaşılan bir durum olup, gayet doğaldır. Örneğin, 1980 öncesi TRT Radyosunda yayınlanan seçim öncesi bir konuşmada Sayın Ecevit, Sayın Demirel’den bahsederken ‘Sabık Başbakan’(Eski Başbakan) diyeceğine, sürç-ü lisan ile ‘Sapık Başbakan’ ifadesini kullanmış ve bu ifadede kötü bir niyet olmadığından siyaset camiasında gayet olgun bir şekilde karşılanmıştı. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak elbette ki mümkündür.
Bu cümleden olarak, İkdam Gazetesi’nde mürettip hatası sonucu yaşanan ders niteliğindeki bir harf hatasını burada ifade etmek isteriz.
Bir gün Mehmet Rüştü Bey, İkdam’a giderken Babıali Camiinin önünde İkdam’ın süresiz olarak tatil edildiğini duyar. Matbaaya gidince Gece yarısı Saray’dan tebliğ edilen bir “İrade-i Seniye” üzerine keyfiyetin matbuat müdüriyetine bildirildiğini öğrenir.
Dâhiliye Nazırı Memduh Paşa dahil hiç kimse açılması için cesaret edip harekete geçemiyor idi. Son şans olarak Şeyh Ebulhuda Efendi’ye başvurulmasına karar verilir. Şeyh İkdam’dan memnuniyetini defalarca oğlu Hasan Halit Bey vasıtasıyla Ahmed Cevdet Efendi’ye bildirilmişti.
Ahmed Cevdet’in Şeyh’e yazdığı mektubu Mehmet Rüştü bizzat Şeyh’e götürür. Şeyh mektubu defalarca okuduktan sonra üzüntülerini bildirerek gazetenin tatiline neden olan “Leyle-i Me’süde”, yerine harf terkibindeki hata nedeniyle “Leyle-i Müsevvede” nin olduğunu görünce acı bir tebessümle şu açıklamayı yapar” Müsevvede kelimesi aslında Mes’udeden daha revnaklı bir söz olup,siyadetten gelir; siyadet ise parlak, şeffaf, temiz, pâk gibi manalar ifade eder ve evladı resule Seyyid denilmesi de bundandır” dedikten sonra bir mektup yazıp kırmızı mumla mühürledikten sonra Padişah’ın Başkâtibi’ne verilmek üzere Rüştü Bey’e takdim ettikten sonra “Bilütfitaala gazetenin neşrine izin verilecektir ”der.
Rüştü Bey, doğruca Mabeyni Hümayun Başkâtibi Tahsin Paşa’ya mektubu bizzat verir. Tahsin Paşa” Şimdi huzuru şahaneye arz eder sonucunu da Efendi Hazretlerine bildiririm” der.
Sonuçta, İkdam’ın yayınlanması hakkındaki İrade-i Saniye ertesi gün öğleden önce tebliğ edildi ve böylece İkdam gazetesi yeniden yayın hayatına devam etmeye başladı.
İşte, “Leyle-i Mes’ude” terkibinin bir harf noksanıyla “Leyle-i Müsevvede” şeklinde çıkmasından dolayı İkdam Gazetesi sansüre uğrayarak tatil edilir ve sonunda Savurlu M.Rüştü Ayaz’ın gayretiyle yeniden yayın hayatına döner.